MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türk siyaset hayatında 3 temel sorun alanı olduğunu, bunların ilkinin kibirli narsistler, ikincisinin işgüzar gevezeler, sonuncusunun da bencil muhterisler olduğunu söyledi.
Erdemli olmak duruyorken entrikaya heveslenmenin kasti bir hata olduğunu ifade eden Bahçeli, savaş yerine barış, kutuplaşma yerine kucaklaşma, kırılma yerine kaynaşma, sürtüşme yerine diyalog, istismar yerine işbirliği, imtiyaz yerine eşitlik, çifte standart yerine adalet, baskı yerine hür iradenin, her sorunun kördüğümünü çözecek kıraat ve kıvamının tarifi olduğunu belirtti.
Farabi'nin temellendirdiği "fazıl şehir" tasavvurunun, saadet ve selametin ancak şehir sakinlerinin yardımlaşmasıyla mümkün olacağını formüle ettiğini anımsatan Bahçeli, bu kapsamda detaylı bir vicdan muhasebesinin zamanının geldiğini dile getirdi. Bahçeli, "Eski defterleri karıştırsak müflis tüccar durumuna düşeriz. Gönüllere karışırsak, gönüllerle kavuşursak milli birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi güçlü şekilde pekiştiririz. Bizim gayemiz ve gayretimiz de hiç kuşkusuz budur." diye konuştu.
Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda sürüp giden dipsiz tartışmaları mutabakata bağlamayı, kalıcı, köklü, kategorik şekilde bağıtlamayı hedeflediklerini vurgulayan Bahçeli, bu hedefin ahlaki, tastamam akıl, izan, insaf ve insan merkezli olduğunun altını çizdi. Siyasi, manevi, tarihi, kültürel ve fikri imkanlarla kireçlenmiş kronik gerilimleri bertaraf etmenin mümkün olduğunu kaydeden Bahçeli, çaba ve çalışmalarının bu yönde olduğunu dile getirdi.
"Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz bizim canımız, can beraberimizdir"
MHP lideri Bahçeli, etnik ve mezhebi kamplaşmanın ateş hattına düşürülmek amacıyla on yıllardır karanlık senaryolara maruz kalan Türk milletini felaha ve feraha eriştirmenin herkesin asil ve asli görevi olduğuna dikkati çekerek, sanal ve sahte bir içerikten mülhem olan Kürt-Türk ayrışmasını tetikleyen iç ve dış düşman cephesi olduğunu vurguladı. İnanan-inanmayan, laik-anti laik ikilemini tırmandıranın yine aynı odaklar olduğunu dile getiren Bahçeli, dahası ve daha fevrisinin ise Alevi-Sünni bloklaşmasını siyasi ve ideolojik dürtülerle süreklilik içinde tahrik ve tahkim etmeye kalkışan Türk ve İslam muhaliflerinin kara kampanyası olduğunu belirtti.
Bahçeli, inanç ve ifade hakkıyla insan ve fikir hürriyetinin kullanımına ses çıkaran, itiraz eden, tepki gösteren, dudak büken kim varsa, buna her kim teşebbüs ve tenezzül ediyorsa "ya akıl ve vicdan mahrumu ya da taşeron olarak sahaya sürülen ajan provokatör mahluk" olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeri geldiği zaman, ihtiyaç duyulan her zeminde bilhassa Alevi İslam inancına aidiyetlik duyan kardeşlerimizle ilgili düşüncelerimizi samimi ve şeffaf biçimde paylaştık. Bir defa şu hususu açık yüreklilikle söylemek mecburiyetindeyim, işin özünde hepimiz Müslüman değil miyiz? Hepimizin Allah'ı bir, Peygamberi bir, kitabı bir, kıblesi bir, itikadı bir değil mi? Hepimiz Türk milletinin onurlu ve şerefli mensupları değil miyiz? Aramıza duvar örmek, set çekmek, aşılmaz bariyerler dikmek için satıhtaki yapay etnik ve mezhebi ayrılıklar kimi mihraklar tarafından silah gibi kullanılmadı mı? Birbirimize yan gözle bakmaktan yorulmadık mı? Birbirimizi çatık kaşlarla takipten bıkmadık mı? Yetmedi mi katlandığımız badire ve belalar? Yetmedi mi çektiğimiz çile ve eziyetler? Yetmedi mi maruz kaldığımız sosyal ve siyasal maliyetler? Yetmedi mi yanlış anlamalar ve peşin hükümler? Mayaları karanlıkla yoğrulmuş, kanları yaslı anaların gözyaşlarıyla tuzlanmış iblis uşaklarının tezgah ve tuzaklarını bozmanın ve buruşturup atmanın vakti gelmedi mi? Türk milletinin ebedi ve tarihi varlığında tek yürek olmayalım mı?
Gönül rahatlığıyla, vicdan huzuruyla, dahası samimiyetle diyorum ki, hem Alevi'yiz hem Sünni, hepsinden evveli de Müslüman Türk milletiyiz. Bu düşüncelerim elbette Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizin geçmişe sari ve bugüne havi ihtiyaç ve beklentilerini seslendirmeye mani değildir. Sadece maksadım, herkesin ve hepimizin üzerinde durması gereken, esasen milli ve manevi paydada ortak hissiyat olan yorum ve değerlendirmeleri açıklamaktır. Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimiz bizim canımız, can beraberimizdir. Onların her sorunu bizim de sorunumuz, onların her isteği bizim de isteğimizdir."
"Dün ne diyorsak bugün de aynı çizgideyiz"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Aleviliği asıl mecra ve muhtevasından kopartıp inanç ve kültür alanından çıkaranların, bundan tehlikesi siyasi mevzi haline dönüştürmeye çalışanların büyük bir yanlışın failleri olduğunu vurgulayarak, "Cami ne kadar bizimse cemevi de bizimdir. Cem de bizim, semah da bizim, imanın ve İslam'ın mükellefiyetleri de bizimdir." dedi.
Tabulara sığınmanın, suni gerginlikleri ve korkuları diri tutmanın, insan ve inanç haklarına kapalı durmanın hiçbir sonunun ve sonucunun olmadığının altını çizen Bahçeli, "Geldiğimiz bu aşamada diyeceğim şudur, cemevinin ibadethane olarak tescili hususunda atılgan olmak, engelleri birer birer kaldıracak irade cesaretini sergilemek gerekmektedir. Alevi İslam inancına mensup kardeşlerimizin cemevini ibadethane olarak görmelerine anlayış ve saygı duymak lazımdır." diye konuştu.
Merhum Prof. Dr. Mehmet Eröz'ün "Türkiye'de Alevilik ve Bektaşilik" isimli kitabına işaret eden Bahçeli, Ersöz'ün kitabın ön sözünde yer alan "Ülkemize birlik ve dirlik getirmesi dileğiyle, Türk ilim dünyasına sunduğumuz bu eser 35 yıllık bir arzunun ve 15 yıllık bir fikir çilesinin ürünüdür." sözlerini aktardı.
Bahçeli, Eröz'ün Türk milliyetçisi ve dava büyüğü olduğunu söyledi. Eröz'ün yazdığı kitabın zamanlar üstü ve objektif olduğunu, Alevi Bektaşi kültür geleneğini çok iyi anlattığını ifade eden Bahçeli, "Dün ne diyorsak bugün de aynı çizgideyiz. İftira ve isnatlara sırtını dayayanlar, Maraş'tan Çorum'a kadar yaşanan dış mahreçli provokasyonların iç yüzünü hala okumayanlar, bu nedenle de tarihten husumet üretmek için emre amade bekleyiş içinde olanlar emin olunuz ki bizim ilgi ve irtibat sahamızın da sonuna kadar dışındadır." değerlendirmesinde bulundu.
Nevşehir'de Hacıbektaş Horasan Erenleri Dergahı Cemevi Külliyesi'nin ilk etabının açılışının yapıldığını anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde, şahsımın fani hayattaki bir tasarrufunu Horasan Erenleri Dernekler Federasyonuna hibe etmemizle birlikte yaklaşık 6 bin metrekarelik alana inşa edilip ilk etap açılışı yapılan, aynı zamanda dünyanın ve ülkemizin en büyük cemevi projesi olan Horasan Erenleri Dergahı Cemevi Külliyesi'nin milli birlik ve beraberliğimizin nişaneleri arasında yer alması Allah'tan niyazımdır. Bu Cemevi'nin açılış tarihi Hacı Bektaş Veli'nin ebediyete irtihalinin de 754. yıl dönümüne tekabül etmiştir. Ehlibeytin aydınlık meşalesi orada yanacak, yürekleri ısıtan manevi mesajları oradan yankılanacaktır. Edep ve hürmet mektebi, muhabbet ve meşveret meclisi orada kurulacaktır. Alevi inanç ve geleneğiyle temelleri kazılan kardeşlik ve kucaklaşma ocağı, inanıyorum ki aşk ve ahlakla körüklenecektir. Manevi kurtuluşumuzun mihmandarı ve mimar başları olan ehlibeytin aziz büyüklerini saygı ve rahmetle yad ediyorum. Ehlibeyt sevdalılarına selam ediyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımız ile Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Sayın Mehmet Şahin başta olmak üzere, Horasan Erenleri Dergahı Cemevi Külliyesi'nin yapımında emeği geçen herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun, uğurlu olsun, canlar hep var olsun."
"Eninde sonunda İsrail Başbakanı ve soykırımda payı olan vandallar adalet ve vicdan huzurunda hesap verecek"
Bahçeli konuşmasında, "Eninde sonunda İsrail Başbakanı ve soykırımda payı olan vandallar adalet ve vicdan huzurunda hesap verecek, Gazzeli şehitlerin kanlarının bedelini ödeyecek." dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Uluslararası görev ve istikrar gücünün içinde Türkiye'nin yer alması bölgesel huzur ve sükunete azami düzeyde katkı sağlayacak. Türkiye'miz, adil ve akılcı arabulucu rolüyle bölgesel ve küresel diplomasinin kemer taşı haline gelmiştir. Bundan gurur ve memnuniyet duyuyoruz" ifadesini kullandı.
Bahçeli, Gazze Şeridi'ndeki 738 günlük şiddet ve dehşet sürecinin 9 Ekim 2025'te kısmen son bulduğunu, İsrail ile Hamas arasında ateşkes rejiminin 10 Ekim 2025'ten itibaren tesis edildiğini söyledi.
Mezkur anlaşmanın ilk aşamasının devreye girmesiyle esir takası, insani yardımların sağlanması ve İsrail askerlerinin belirlenen birinci etaba çekilmeleriyle ilgili müspet gelişmeler yaşanmaya başladığını bildiren Bahçeli, "Savaşı sona erdirmek amacıyla dün Mısır'da tertiplenen uluslararası zirvenin ve beliren geniş konsensüs ortamının sadece Filistin-İsrail ihtilafının çözüm iklimini değil, Orta Doğu'nun istikrar ve barış arayışlarını da güçlendirmesini hassaten diliyorum." ifadelerini kullandı.
Asıl meselenin yapılan ateşkes anlaşmasının sahadaki uygulaması ve çatışan tarafların taahhütlülerine ve imzalarına sadık kalması olduğunun altını çizen Bahçeli, İsrail'in güven vermeyen askeri ve politik tutumu karşısında da tedbirli ve ihtiyatlı hareketin kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu vurguladı.
Bahçeli, 7 Ekim 2023'ten bu yana tarihin gördüğü ve göreceği en dramatik, en vahim savaş ve soykırım suçunun İsrail tarafından işlendiğini ifade ederek, "Bu suçun cezasız kalması diye bir şey asla ve kat'a düşünülemeyecektir. Eninde sonunda İsrail Başbakanı ve soykırımda payı olan vandallar küresel adalet ve vicdan huzurunda hesap verecekler, Gazzeli şehitlerin dökülen kanlarının misliyle bedelini ödeyeceklerdir." diye konuştu.
Gazze'nin taş, moloz ve toprak yığınına dönüştüğünü, 356 kilometrekarelik sahil şeridinin acı, hüzün, gözyaşı ve katliamla bezenmiş enkaz ve harabeye gömüldüğünü söyleyen Bahçeli, İsrail ordusunun kısmi geri çekilmesi ve ateşkesin teminiyle birlikte yüz binlerce Filistinlinin ihtiyatlı bir iyimserlik ve zoraki bir tebessümle yıkık dökük evlerine geri dönmeye başladığını hatırlattı.
Bahçeli, Gazze Şeridi'nin orta kesimi ile güney bölgelerinden kuzey istikametine doğru akan insan selinin bir halkın hayat ve varlık mücadelesinde çektiği korkunç ıstırapların adeta geçit merasimini çağrıştırdığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Temennimiz ateşkesin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinin hitamında kalıcı barışın ve iki devletli çözüm ortamının yeşermesi, yerleşmesi ve herkesçe tasdik edilmesidir. Akıbetinin ne olacağı henüz tam kestirilemeyen ateşkesle oyalanmanın, üç-beş esir takası yaşandı diye davul zurna çalmanın bir alemi yoktur. Gazze'de 67 bin 173 mazlumun canı alınmıştır. Gazze'yi emlak görenlere, nevzuhur Dubai projesi hazırlayanlara, Gazze'nin, masum ve hakkı yenmiş Filistin halkının vatanıdır, diyorum." şeklinde konuştu.
"Türkiye'nin kudret ve kifayeti artık herkesçe müsellemdir"
Bahçeli, 1967 sınırları temelinde, başkenti doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğüne kavuşmuş, iç siyasi istikrar ve demokratik işlerliğe ulaşmış, bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler'de tam üyelik statüsünü elde etmiş bir Filistin Cumhuriyeti kurulmadıktan sonra mevzi kazanımlarla avunmanın, boşuna bir heves olduğunu söyledi.
Türkiye ve bölge ülkelerinin girişimiyle, bir yanda huzurlu, güvenli, üniter, kaynaşmış ve iç barışını sağlamış Suriye Arap Cumhuriyeti ile diğer yanda küllerinden yeniden doğacak, Suriye'de umut ettikleri gelişmelere sahne olacak Filistin Cumhuriyeti ile Orta Doğu'nun fırtınalı atmosferinden kurtulacağını ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gazze'nin huzur, güvenlik ve istikrar amacının yanında, sivil, diplomatik ve teknik koordinasyonu sağlayacak bir mekanizma olarak planlanan Uluslararası Görev ve İstikrar Gücü'nün içinde Türkiye'nin yer alması, bölgesel huzur ve sükunete azami düzeyde katkı sağlayacaktır. Türkiye'miz adil ve akılcı arabulucu rolüyle bölgesel ve küresel diplomasinin kemer taşı haline gelmiştir. Bundan ziyadesiyle gurur ve memnuniyet duyduğumuzu söylemek isterim. Türkiye'nin kudret ve kifayeti artık herkesçe müsellemdir.
Ülkesine ve milletine yabancılaşmamış kim varsa bu sarih gerçeği kabullenecektir ki, bunun yegane istisnası Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı ve yönetim kadrosudur. Özgür Bey'in İspanya ile başlayan yurt dışı turunun her ayağında ülkemizi kötülemesi, dahası Sayın Cumhurbaşkanımıza Gazze konusunda 'Parmağını kıpırdatmadı' diyerek iftira atması, olacak ve sineye çekilecek şey değildir."
Bahçeli, Gazze'de yaşanan insani felaketi dünyaya süreklilik içinde ve ısrarla anlatanın, Türkiye'nin vicdan, merhamet ve insan odaklı diplomasi vizyonu olduğunu vurgulayarak, Körfez ülkelerine ve İslam dünyasıyla beraber kuzuların sessizliği içinde soykırımı tribünden izleyenlere boy aynası tutup gerçekleri haykıranın, "Hala ne duruyorsunuz" diye çağrıda bulunanın Türkiye olduğunu belirtti.
Gazze faciasını uluslararası topluma devamlı aktarıp Avrupa ve ABD'de geniş çaplı protesto gösterilerinin ve toplumsal kitlelerin eyleme geçmesinin ilk kıvılcımını yakanın da Türkiye olduğunun altını çizen Bahçeli, "Adından ve duruşundan söz ettiren, bundan dolayı saygı uyandıran bir Türkiye fotoğrafı apaçık şekilde ortadadır. Böyle bir Türkiye'den iftihar etmek, 'Helal olsun' demek için oncu buncu, şu partili bu partili olmaya lüzum ve ihtiyaç da yoktur. Evvelemirde insan olmak, mertçe davranmak, ülke ve millet sevgisinde erimek ve bir başka ifadeyle de adam gibi adamlıktan taviz vermemek yeterlidir." ifadelerini kullandı.
"Kalabalıkta yapılan sahte kabadayılığın tenhada özrü kabul edilmez"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in geçen hafta partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, kendilerine parmak sallayarak konuştuğunu belirten Devlet Bahçeli, "Özel'in öfkeden deliye dönmüş, sinirden sanki nöbet geçiriyormuş gibi olduğunu" söyledi.
Özel'e sakinlik ve soğukkanlılık temenni ettiğini belirten Bahçeli, "Özgür Bey'in yalan ve iftiralara sarılarak yaptığı çiğ ve çirkin siyasetin bizim nazarımızda delikli kuruşla ne bir değerinin ne de bir ederinin olmayacağını hatırlatıyorum. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, kalabalıkta yapılan sahte kabadayılığın tenhada özrü kabul edilmez, edilemez. Bizim haddimiz, bu uçurum siyaset müelliflerinin haddini bildiği kadardır." diye konuştu.
Bahçeli, "Özgür Özel'in gittiği yolun yol olmadığını ve takip ettiği siyasetin ahlaklı siyaset olmadığını" ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu muhalefet patırtısının yurt dışında ziyaret ettiği her ülkede Türkiye'mizi ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ni hedef alması işbirlikçi ve manda özlemi çeken bir siyasetçinin hezeyanıdır. Dünya genelinde hangi ülkeye bakarsanız bakınız, bazı istisnalar dışında hangi ülkenin muhalefetini incelerseniz inceleyiniz, ülke ve milletini şikayet eden çürümüşlüğe tesadüf edemezsiniz. Özgür Bey'in Brüksel'de ikram edilen meydanda yaptığı mitingde 'iktidarın Trump'a çalışmaya başladığını' iddia etmesi, Türkiye'mizi ayaklar altına alması gayrimilli ve gayriahlaki bir siyasetin kokuşmuş örneğidir. Yazıklar olsun, yazıklar olsun, buna ortak olanlara da yuh olsun."
"Alın ödülünüzü tepe tepe kullanın, sonra da başınıza külah diye geçirin"
Venezuela'daki muhalefet lideri Maria Corina Machado'ya 2025 Nobel Barış Ödülü'nün verildiğini anımsatan Bahçeli, Machado'nun ABD'nin ülkesine müdahale etmesini isteyecek kadar zıvanadan çıktığını söyledi.
Machado'nun siyonizmin hayranları arasında yerini aldığını dile getiren Bahçeli, Machado'nun, İsrail'in bile ülkesine askeri müdahale etmesini talep ettiğini aktardı. Bahçeli, Machado'nun 2025 Nobel Barış Ödülü'nü ABD Başkanı Donald Trump'a ithaf ettiğini anımsatarak, şöyle konuştu:
"Cezaevinde bulunan eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da 'Venezuela'da demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlerin başarısı' diyerek bu bahsettiğim şahsı, aldığı Nobel Barış Ödülü'nden dolayı kutladı. İşte CHP budur. Aziz Atatürk'ün kemikleri sızlamaktadır. CHP'de eksen kaymış, erdem kaybolmuş, Türkiye'ye ve Türk milletine muhalefet eden yabancı beslemesi bir anlayış maalesef yuvalanmıştır. Dinamiti bulup insanlığın felaketine hizmet eden birisinin adına verilen 'Barış Ödülü', elbette ve kesinlikle bizim nezdimizde rüşvetin, hilenin, emperyal heveslerin ve su katılmamış rezaletlerin küresel dolaşımından başka bir şey olmayıp yok hükmündedir. Alın ödülünüzü tepe tepe kullanın, sonra da başınıza külah diye geçirin. Bizim için yegane ödül Allah'ın rızasını kazanmak, milletimizin sevgi ve takdirine layık olmaktır."
Bahçeli, yabancı ülkelerde Türkiye'ye hakaretler yağdıran, seçilmiş Cumhurbaşkanı'na iftiralar savuran muhalif bir siyasetçinin adres ve yerinin, daha mutlu ve mesut olacağı memleketin Türkiye haricindeki herhangi bir ülke olduğunu ifade ederek, bu kadar ağır sıkleti millet terazinin çekmesinin söz konusu olmadığını dile getirdi. Bahçeli, şöyle devam etti:
"İstiyoruz ki, kol kırılsın yen içinde kalsın. İstiyoruz ki, geçmişten tevarüs ettiğimiz yaraları saralım ve şifa dağıtalım. Kardeşçe ve huzur içinde yaşayalım. Kimin ne meselesi, kimin ne diyeceği varsa oturup konuşalım, ortak aklın ve ortak iradenin refakatinde ülkemize müftehir bir siyaset ruhuyla hizmet edelim. Ülkemizi yabancılara şikayet etmek şerefli bir tavır değildir. Arsızın güçlü olması, haklının suçlu olmasının yolunu açacaktır. Çok şükür arsızlar ve arsızlık kaybedecek, haklı ve ahlaklı olanlar mutlaka kazanacaktır. CHP yanlış rotadadır. CHP'nin başındaki zat histeri krizine tutulmuştur. Bizim, sağduyu ve sükunetle perçinlenmiş kamil duruşun her kilidi açacak anahtar işlevine ihtiyacımız vardır."
"27 Şubat İmralı açıklaması dışında hiçbir söz, tez, teklif ve değerlendirmenin hükmü yoktur"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sacayağında konuşmayı ve sorunları mutabakatla ele almayı asgari seviyede talep edeceklerini söyledi.
Terörsüz Türkiye'nin de bu hedeflerden birisi olduğuna dikkati çeken Bahçeli, bu süreçte heyecanla çılgınlık arasında kesin bir ayrım yapmanın, yanlışa yorulabilecek şuursuz tezahürat ve telaffuzlardan kaçınmanın elzem olduğunu vurguladı.
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun istişarelerinin sonuna yaklaştığını hatırlatan Bahçeli, mazisi 41 yılı bulan bölücü terör sorununun bir günde çözümünü elbette beklemediklerini ancak herkesi ve özellikle muhataplarını sorumlu bir dil kullanmaya davet ettiklerini söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
"Şehitlerimize 'gencecik cesetler' demek, doğru ve isabet kaydeden bir söz değildir. Çünkü şehitler ceset değildir, onlar bizim kahramanımız, manevi muhafızlarımızdır. Al-i İmran Suresi'nde buyurulduğu gibi, 'Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler.' TBMM çatısı altında taşkın sloganlara da asla yer ve gerek yoktur. Herkes ve hepimiz 'Terörsüz Türkiye' hedefinin sekteye uğramamasına özenle dikkat etmeliyiz. Maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız. Sorumsuz ve suçlayıcı üsluptan uzak durmalıyız. Bilinmelidir ki her şey Türkiye içindir. Hepimiz Türk milletiyiz. Denizi geçtikten sonra derede bocalamanın hiç kimseye faydası olmayacaktır. Terörsüz Türkiye, Türk milletinin müşterek arzu ve amacıdır. Bu arzu ve amaçtan sarfınazar edenler ahlaken, tarihen, vicdanen ve siyaseten çok ağır sonuçlarla karışılacaklardır. 27 Şubat İmralı açıklaması dışında hiçbir söz, tez, teklif ve değerlendirmenin hükmü yoktur. Kurucu önderin 27 Şubat açıklaması, bize göre esastır, o esas üzerinde yürüyen her insan akıllı insan demektir."
Yeni yasama yılında sosyal ve ekonomik reformların çıta yükselteceğine inandığını ifade eden Bahçeli, milletin aşına aş, işine iş, refahına refah eklemenin herkesin görevi olduğunun altını çizdi. Bu çerçevede haklı istek ve ihtiyaçları da mutlaka karşılamakla mesul olduklarını kaydeden Bahçeli, bunlardan birisinin de askeri hastanelerin tekrar hizmete alınması olduğunu söyledi.
Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak askeri hastanelerin kapatılması hataydı ama açılması bir sevap olacaktır, diyoruz. Hastanenin tekrar devreye girmesini bekliyor, bu hususta elimizden gelen çabayı göstereceğimizi ifade ediyorum." diye konuştu.
YORUMLAR