"Kürt Nişanı"


Haftasonu dünyalar güzeli çok sevdiğim dostumu Güler’imi biricik aşkı Sedat’a verdik. Hayatımın en özel birkaç saatinden biriydi. Size şaka gelebilir ama ben hayatımda daha önce hiç yakından kürtçe konuşan insan görmemiştim. Kızımızın anne tarafı kürt kökenli ve evde birçok insan kürtçe konuşuyordu. Ruhumun bir parçasının ne kadar eksik olduğunu ve adeta bir parçamın daha tamamlandığını hissettim.

Bendeniz son derece homojen bir ortamda yetiştim. Anne tarafımda baba tarafımda Ege’li hatta Selanik göçmeni bir ailenin kızıyım. Üstelik üniversiteyi de ailemin yanında okudum. E hal böyle olunca vizyonum biraz dar oldu hatta hala güvenlik alanlarımı terk ederken sıkıntı yaşıyorum ama aşacağım inanıyorum hatta aşmak üzereyim! Hepimizin içinde aşamadığı, hatta farkına varılmayı bekleyen onlarca duygu var ve biz bunları aşmadığımız sürece maalesef bilinç boyutu olduğu yerde kalmakla kalmıyor, gerileye de biliyor..

Çocukluktan yaşadığımız tramvalar, yalnış inanış ve kültür kodları  bizim bugünkü yaşadığımız sıkıntıların temel nedeni. Örneğin küçükken bırakın fiziksel anlamdakini ebeveynlerinin veya öğretmenin çocuk bu kişilere bişey söylerken bu kişilerin çocukla göz teması kurmaması bile duygusal şiddettir. Duygusal şiddet bize kendimizi değersiz hissettiren herşeydir ve fiziksel şiddetten çok daha ağır sonuçları vardır.

Çocuk zaman içinde bu değersizlik  hislerine sürekli maruz kalırsa bu hisler değersizlik duygusuna dönüşür.(Bu duyguların ayrıntısı için Adem Güneş’in Cezasız Eğitim kitabını tavsiye ederim)  Babanın çocuğuyla hergün ilgilenemesi , kızıyla oyun oynamaması, annenin çocuğuyla kendini kaptırırcasına, andan koparcasına sohbet edemeyişi, öğretmenin çocuğu herkesin içinde azarlaması, ödül ve ceza yöntemini kullanması, karşılaştrma yapması bizde en çok değersizlik duygusuna sebebiyet veren şeyler. Bir de güvenlik alanlarımız var.

Küçükken annenin duygu durumu direk olarak çocuğa sevk olur mesela, aile içindeki enerji ve atmosfer, küçüklükte yaşanmış bütün kodlar güvenlik alanlarını oluşturur. O yüzden pek çok insan rutininden çok fazla çıkmak istemez.Enerjisi düşük olabilir, huzursuzluktan, çekişmeden hoşlanabilir,  sık hastalanabilir, sıkça şikayet edebilir  (farkında bile değildir) Bunların hepsi güvenlik alanını kıramayan, kendi ve birey olmayı başaramamış insan semptomlarıdır. Rutin debir yere kadar güzeldir ama bilincimizi yükseltmek için tüm ruhsal sıkıntıları göze alıp güvenlik alanlarımızdan çıkmak şarttır.

Mesela klasik renkler dışında başka renk ve tarzda kıyafetler giymek, aynaya bakıp dil çıkarmak, içinizden geldiği zaman dans etmek ya da ne geliyorsa, farklı ortamlarda farklı insanlar tanımak, küçük çocuklarla oyun oynamak, yaşlı teyze ve amcalarla sohbet etmek, rutinin dışındaki hareketler bilinç boyutunu, duygusal zekayı yükseltir.

Farklı kültürden bir sürü insan tanıyıp, azıcık hayatı da ti’ye alınca bonus olarak yüreğiniz de sıcacık olur. Empati yeteneğiniz ve hisleriniz artar. Bu da kendinizi daha yakından tanımanıza yardım eder. Her farklı kültürden insanı tanıyıp sevdikçe ruhunuzdaki doldurmanız gereken bir boşluğu daha doldurup bir üst bilinç boyutuna çıkarsınız. En üst bilinç boyutu birlik bilincidir. Hani bütün kutsal kitaplarda geçen “Allah’ın valığı ve birliği”.. Yalnız burada önemli bir mesele var.

Pek çok insanla konuştuğumda ama ben herkesi çok seviyorum benim bilincim zaten yüksek diyenleri çok duydum. Bu tabi çok komik ve farkındasız bir durum maalesef. Çünkü hayatta en zor şey insanın kendini tanıması ve insan kendiyle yüzleştikçe alttan neler çıktığına inanamazsınız .. O yüzden hayatta en önemli şey farkındalık.. Kendini farkındalıkla tanımak ve kabule geçmek.. Farkındalık seviyeniz için bknz iç huzuru seviyeniz yani hayat kaliteniz..Farkındalıkla kalın))