HANGİ YEŞİLÇAM YILDIZI SEVGİLİSİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ?

Yılmaz Güney'in eski kız arkadaşı, para kazanabilmek için cinsel içerikli filmlerde oynamayı göze alan ve sevgilisinin kurşunuyla hayatını kaybeden Feri Cansel'in trajik öyküsü öğrenildi.


HANGİ YEŞİLÇAM YILDIZI SEVGİLİSİ TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ?

Feri Cansel, 1944 yılında Kıbrıs'da hayata gözlerini açtı

1964 yılında İstanbul'a bir turist olarak gelerek Taksim'de bir kulüpte kaçak olarak çalışmaya başladığı öğrenildi.

İlk evliliğini Britanya vatandaşı bir Türk diplomatla yaptı,, bu evlilikten Zümrüt adında bir kız çocuğu oldu. Güzel yıldız, evliliğin sona ermesiyle Türk sinemacılarla görüşmelerde bulundu.

Oyunculuğa 1964 yılında çekilen Kan ve Gurur filmiyle başladı.

Yeşilçam'ın erotik film furyası döneminde büyük beğeni topladı.

Oyunculuktan gelen parayla geçinemeyince, çeşitli gazinolarda direk dansına başladı.

Cansel, erotik film furyası için şu sözleri kullandı:

''Çıplak dünyanın her yerinde var. Tamam mı abi? Almanya'da şakır şakır muamele filmleri oynuyor. Soyunmayanlar benden ya da benim gibi soyunan arkadaşlarımdan daha iyi oyuncu mu? Hiçbirimiz teşhir hastası değiliz. Ne var ki, senaryo öyle gerektirdiği, seyirci de öyle istediği için soyunuyoruz.''

 

Cansel'e erkeksi tavırları ve küfürlü üslubu yüzünden 'Kasımpaşalı Emmanuelle' lakabı takıldı.

1969 yılında Yılmaz Güney'in Bir Çirkin Adam filminde oynayan yıldız, film çekimi esnasında Yılmaz Güney'e aşık oldu ve ikili arasında fırtınalı bir aşk yaşandı. Fakat Güney'le evlilik hayalleri kuran Cansel, bir anda terk edildi ve uzun süre aşk acısından yakındı.

Cansel, sonralarda konser için gittiği İzmir'de tüccarlık yapan Melih Ük'le tanıştı. Ük, Cansel için İstanbul'a taşındı ve birlikte yaşadılar. 

Feri Cansel, 1983 yılında Bursa'da bir gazinoyla 13 milyon liralık bir anlaşma sağladı.

Cansel'in mesleğinden hoşnut olmayan Ük, Feri Cansel'in olduğu odaya girdi ve ikili şiddetli bir kavgayı başlattı.

Cansel'in kızı Zümrüt, o geceyi şöyle anlattı:

"Annem bazı şahsi eşyalarını almak için gelen Melih'le tartışırken ben odamdan çıktım. Annem ağlıyordu. Bir ara içeri girdim. Melih'in elinde silah vardı. Önce şakayla annemi korkuttuğunu sanmıştım. Silah sesleriyle içeri tekrar girdiğimde annemin duvara sürtünerek yere düştüğünü gördüm... Tekrar silah patladı ve şuursuzca annemin üzerine kapandığımı hatırlıyorum. Bu ara namludan çıkan kurşunlardan biri alnımı sıyırarak geçmişti."

Talihsiz yıldızın cenazesi, Kıbrıs'ta defnedildi.