YENİ EKONOMİK PROGRAMDA TARIM VE HAYVANCILIK


YENİ EKONOMİK PROGRAMDA TARIM VE HAYVANCILIK

Yeni Ekonomik Programda Tarım ve Hayvancılık

Enflasyon üzerinde en çok konuşulan konu, gıda enflasyonu oldu. Özellikle
hükümetin anında müdahalesi sorunun daha da büyümesine mani olmuş
görünüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da açıkladığı eylem
planı tarımın, hayvancılığın ve çiftçinin yönünü göstermesi açısından
önemlidir.
Çiftçiye Mesaj
“Enflasyonla Mücadele” başlığı altında, Tarımda Milli Birlik Projesi ve
Sera A.Ş. ve yılların sorun yumağı Hal Yasası en dikkat çekici
olanları... 2 bin hektar sera kurup “teknolojik sera” oluşturmak ise tam
da hayal gibi. Ümit verici.. Umarım iyi uygulama örnekleri olarak çiftçiye
yön verir. Hal Yasası ile yaş sebze ve meyvede hem doğru üretim hem,
doğru fiyat ve pazarlama gerçekleşmiş olacak.
Küçükbaş hayvancılık
Hayvancılık konusunda Türkiye’nin son yıllarda geldiği bu durum inanılır
gibi değil. Bunu ne yılların problemi, ne destekler ne de retimde verimlilik
konusu ile açıklamak mümkün. Vatandaş et tüketmek istiyor, et pahalı...
İthal eti yönetmek kolay değil; tür ve cinsler kadar damak lezzeti de
sorun. Ama en önemlisi hastalıklar… Hayvanlar arasında hızla yayılan
hastalıkların Türkiye’de önlenmesi için çok çalışıldı. Sil baştan her şeyin
ithal canlı hayvn ve etler üzerinden gelmesi başka bir sıkıntı doğuracak.
“İthal Etmeyelim de Besleyelim mi?” diye sorduğumuz zamanların
üzerinden çok geçmedi. Yerli üretimi desteklemediğimiz her süreç cari
açık, işsizlik, köyden kente göç olarak karşımıza çıkıyor. Fiyatın
düşürülmesi konusunda ithalat konusunda, ne kadar iyimser olursak
olalım temel mesele ülkeye verdiği zarardır. Hükümet, yeni önlemler ve
teşvik politikası ile tarım ve hayvancılık konusunda “cansuyu”nun
ötesine geçmek istemektedir. En önemli gerçek, küçükbaş hayvancılıkta
Türkiye potansiyelinin çok gerisindedir. Beklentiler ise verilecek destekler
sayesinde 47 milyon olan küçükbaş hayvan varlığının “4 yıl içinde 100
milyon”a yükseltilmesi yönündedir.
Tohumdan gübreye, ilaçtan sofraya varan ithal bağımlılığı ise önemini
koruyan bir durumdur. Dört mevsimin yaşandığı bir ülkede, hakkaniyetli
bir üretim, kazanım olmaması inanılır gibi değildir. Doğru bir değer zinciri
ile üretim, yeterli ve kazançlı hale dönüşebilir. Kooperatif konusu güçlü bir
kurumsal alt yapı oluşturmasında etkili olacaktır. Bunun en önemli ayağını
da “sözleşmeli tarım” oluşturacaktır.

Hayvancılık konuşulurken en önemli göstergelerden birisi “1 kg yem, 1 kg
süt” dengesidir. Şimdilerde ise “sudan ucuz” ifadesi, “sütten ucuz” a
dönüşmüş durumdadır. Süt, gerçek fiyatını bulamamaktadır. Haliyle
üreticinin kazanmadığı, verim elde edemediği durumlarda üretimin devamı
söz konusu olamaz. Küçük çiftçi, büyük çiftçi ayırımı yapmadan üretim
esas olmalıdır. Okullarda, okul sütünü verebilecek firma bulmakta dahi
zorluk çekildiği unutulmadan, üretimin önündeki engeller aşılmalı, teşvikler
bir an evvel hayata geçirilmelidir.

Bakanın "Tarımda Milli Birlik Projesi" diye açıkladığı yeni paketin ise
hakikaten ne kadar “birlik” içerdiği görülmelidir. Organize olan bir tarım
kesimi hem üretimi hem verimliliği arttıracaktır. Küçük ve az sayıdaki
hayvanlarıyla üretim yapmaya çalışan kesimin maliyeti yüksek, verimi düşük,
pazara erişimi kısıtlıdır. Ürün kaybını, darayı fireyi sormayın bile: Kırsal
sahipsiz… Bu projeler hayata geçtiği takdirde kırsalda tarımsal üretim artar;
toprağa bağımlılık artar, bereket artar, topraktan vazgeçip kentlere göç
durur.