Uzmanlar Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de uluslararası hukuka uygun hareket ettiğini belirtiyor

Uluslararası Politika Uzmanı Prof. Dr. Ata Atun, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de attığı adımlar, uluslararası hukuk ve BM kararlarına tamamen uygun. Özellikle de kıta sahanlığı içindeki faaliyetler tartışılmaz." dedi.

Uzmanlar, Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de hidrokarbon faaliyetleriyle yürüttüğü kararlı çalışmaların, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (BMDHS) aykırı olmadığını söyledi.

 

 

Kıbrıs İlim Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Uluslararası Politika Uzmanı Prof. Dr. Ata Atun ve Kıbrıs Sosyal Bilimler Üniversitesi (KISBÜ) Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de devam eden hidrokarbon faaliyetleri çerçevesinde yayımladığı NAVTEX (Denizcilere Duyuru) ile Ege ve Doğu Akdeniz'de yaşanan son gelişmelere ilişkin AA muhabirine konuştu.

Prof. Dr. Atun, Yunanistan'ın, Türkiye'nin ilan ettiği NAVTEX ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerine tepki göstererek, Avrupa Birliği'ni (AB) arkasına almayı ve 2012'de çizdirdikleri Sevilla Haritası'nı Türkiye'ye kabul ettirmeyi denediğini kaydetti.

1982'de imzalanan BMDHS'ye göre, adaların kıta sahanlıkları ve münhasır ekonomik bölgelerinin kabul edildiğini belirten Atun, Türkiye, ABD, Suriye ve İsrail'in bunun altına imza atmadığını hatırlattı.

Atun, "Uluslararası hukuka bakıldığı vakit, Türkiye'nin sahillerinin yanındaki adaların ana karaya (Yunanistan'a) olan uzaklıkları, Türkiye'ye olan uzaklıklarından çok daha fazla olduğu için bunlara 'ters simetrik ada' diyorlar. Yani bağlı olduğu ülkeye çok daha uzak ancak yakınındaki ülkeye çok yakın. Bu yüzden Türkiye ve diğer ülkeler, bu adaların kıta sahanlıkları olmadığı iddiasındadır. Gerçekten de yoktur." diye konuştu.

Yunanistan'ın hırçınlık yaptığını ve Lozan Anlaşması'nda bahsedilen adaların dışına çıkarak Lozan'da bahsedilmeyen ve Türkiye'nin "Bu adalar bana aittir ve benim egemenlik haklarım var." dediği adaların üzerinde de egemen olduğunu iddia ettiğini kaydeden Atun, Yunanistan'ın tamamen haksız olmasına rağmen Türkiye'yi bu konuda sıkıştırmaya çalıştığını vurguladı.

"Yunanistan'ın istediği Türkiye ile bir çatışma yaratıp AB'yi arkasına almak"

Atun, 12 Ada'nın 1947'de Paris Antlaşması ile İtalya tarafından silah bulundurmamak koşuluyla Yunanistan'a devredildiğini anımsatarak, Yunanistan'ın şimdi bu ön koşulu çiğnediğine ve Türkiye'ye ait adaların da sahibi olduğunu iddia ettiğine dikkati çekti.

"Yunanistan'ın istediği, Türkiye ile bir çatışma yaratıp AB'yi arkasına almaktır." diyen Atun, Yunanistan'ın Türkiye ile savaşa girmesinin ve buna cesaret etmesinin söz konusu olmadığına ve Türkiye'nin asker, silah ve donanım olarak Yunanistan'dan çok daha üstün olduğuna işaret etti.

Atun, şöyle devam etti:

"Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Ege'de attığı adımlar, uluslararası hukuk ve BM kararlarına tamamen uygun. Özellikle de kıta sahanlığı içindeki faaliyetler tartışılmaz. Türkiye'nin Libya ile deniz yetki alanları anlaşması imzalaması, kıta sahanlığı hakları üzerindedir. Yunanistan'ın iddia ettiği gibi Türkiye'nin çok yakınındaki adaların iddia ettikleri şekilde kıta sahanlıkları yok ve kara suları vardır."

Libya ile yapılan anlaşmanın da Doğu Akdeniz ve Ege'de atılan adımlara çok büyük etkisinin olduğunun altını çizen Atun, bu anlaşmanın Yunanistan'ı "çılgına çevirdiğini" kaydetti.

Atun, "2012'de çizilen Sevilla Haritası, 'Mavi Vatan' sınırlarını tartışır hale getirmek için yapılmış bir çalışmaydı. Şimdi Libya ile Türkiye'nin yapmış olduğu deniz yetki alanı anlaşması, Sevilla Haritası'nı kökünden sildi." değerlendirmesinde bulundu.

Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve destekçilerinin Ege ve Doğu Akdeniz'de birleştirilmiş bir egemenlik alanı kurarak Türkiye'yi devre dışı bırakma planı yürüttüklerine dikkati çeken Atun, "Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den izole etmek ve Doğu Akdeniz'i Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan hatları içine sokup endirekt olarak AB'ye bağlamak isteniyor. Bunun çalışması da 2012'de Sevilla Haritası'yla başladı. Türkiye, bunun farkında ve buna asla müsaade etmeyecektir." ifadelerini kullandı.

"Türkiye'nin 'hukuka aykırı davrandığını' söylemek, kara propaganda eylemidir"

Doç. Dr. Gözügüzelli, Türkiye'nin NAVTEX ilan etmesine karşı çıkan tarafların tutumunu, başta Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin, Türkiye'nin kendi deniz yetki alanları içerisindeki egemenlik haklarını gasbetme çabası olarak değerlendirdi.

Doğu Akdeniz ve Ege'de söylemsel olarak Türkiye'ye karşı algı operasyonu yürütüldüğünü belirten Gözügüzelli, Türkiye'nin 2002'den sonra deniz yetki alanlarını ve kıta sahanlığı hudutlarını BM Genel Sekreterliğine koordinatlarıyla bildirmesine rağmen bu tutuma girişilmesini tamamen provokasyon olarak yorumladı.

Gözügüzelli, "Türkiye'nin 'Adalar Denizi (Ege) ve Doğu Akdeniz'de hukuka aykırı davrandığını' söylemek, bir kara propaganda eylemidir." dedi.

BMDHS'nin 74 ve 83'ncü maddelerine göre, resmi olarak karşılıklı kıyıları olan ya da yandaş devletlerin hakkaniyet esasında bir anlaşma için müzakere etmeleri ve sözleşmenin doğası gereği iyi niyetle hareket etmeleri gerektiğinin altını çizen Gözügüzelli, Yunanistan, Rum kesimi ve destekçilerinin buna aykırı davrandığını kaydetti.

Gözügüzelli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sürecin en başından itibaren ilgili taraflara, iyi niyet ve müzakerelerin ihtilaflarının çözülmesinin Türkiye için öncelikli seçenek olduğunu aktardığını hatırlatarak, "Yunanistan, Rum kesimi ve destekçileri, art niyetli bir tutum içerisindedir. Bu art niyet çerçevesinde Türkiye'yi Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi'nden çıkarma gayreti görülmektedir." ifadesini kullandı.

Konunun hukuki boyutuna da dikkati çeken Gözügüzelli, şöyle devam etti:

"İçtihat hukukuna göre, bugüne kadar uluslararası mahkemelerin verdiği kararlarda, adalar hususunda, ana kara sınırlandırması dışında adalara 'gerekiyorsa' etki unsurunun tesis edildiği bir durum vardır. Bu da her coğrafyaya göre değişir. Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi'nde Yunanistan'ın ortaya koyduğu talepler, 'aşırı denizcilik' iddialarıdır. Bu şekilde adalara yetki vererek coğrafya yeniden şekillenemez. Türkiye'nin açık denizlere kapatılması girişimi gerçekleştirilemez."

Türkiye'nin ne Yunanistan ne de diğer komşu ülkelerin deniz alanlarını gasbetme çabası içinde olduğuna işaret eden Gözügüzelli, Türkiye'nin bizzat uluslararası hukukta öngörüldüğü şekilde komşularıyla anlaşma yoluyla hukuki zeminde haklarına sahip çıktığını ve Libya ile anlaşma dahil tüm adımlarını uluslararası hukuka uygun attığını vurguladı.

Gözügüzelli, Yunanistan'ın, özellikle Ege'de silahlanma faaliyetleriyle saldırganlık siyaseti izlediğini, devletler arası dostça ilişkiler ve iş birliğine dayalı uluslararası hukuk ilkelerini de ihlal ettiğini ifade etti.

Emete Gözügüzelli, "Yunanistan ve destekçileri, hukuka uygun olmayan eylemlerle hukuki hak yaratmaya çalışan bir çaba içerisindeler. Bu tutum, tamamen hakkaniyet ilkeleri ve uluslararası hukuka da aykırıdır." diye konuştu.