TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş: İsrail'in dün akşamki saldırganlığı asla kabul edilemez
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail'in Lübnan'a saldırısına ilişkin, "İsrail'in dün akşamki saldırganlığı asla kabul edilemez, tasvip edilemez. İsrail'i bir kere daha en şiddetli şekilde kınıyoruz." dedi.
Kurtulmuş, Dicle Üniversitesinin 15 Temmuz Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2025-2026 Akademik Yıl Açılış Töreni'nde, yaptığı konuşmada, Diyarbakır'da bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Diyarbakır'ın kültür kenti olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bu kentin aynı zamanda evliyaların, sahabenin kenti olduğunu belirtti.
"Diyarbakır büyük Kürt medeniyetinin yeşerdiği, geliştiği, büyüdüğü bir kenttir. Diyarbakır aynı zamanda Türk İslam medeniyetinin de önemli merkezlerinden, fikir merkezlerinden birisidir. Bugün itibarıyla da doğu ile batı arasındaki sentezi Mezopotamya ile Anadolu kıtası arasındaki sentezi en iyi şekilde gerçekleştirmiş olan nadide şehirlerimizden birisidir." diyen Kurtulmuş, Diyarbakır'da olmanın bu anlamda hem tarihi daha iyi anlamaya çalışmak hem yarını daha iyi anlatmaya gayret etmek için bir fırsat olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, dünyada belki de en zor, en büyük türbülansların yaşandığı bir dönemden geçildiğini dile getirerek, her gün yeni olaylarla, yeni çelişkilerle, çatışmalarla, gerilimlerle dünyanın hemen her bölgesinde, her yöresinde insanoğlunun mücadele ettiğini belirtti.
"İsrail'in dün akşamki saldırganlığı asla kabul edilemez"Karşılaşılan yeni durumların artık neredeyse sürpriz olmadığını belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün bu gerilimlerin 10 yıllar boyunca sürdüğü ve şu anda da dünyadaki bütün büyük güçlerin güç mücadelesini sergilediği içinde bulunduğumuz coğrafya, gittikçe daha önemli sorunlarla karşılaşıyor, daha büyük problemleri çözebilme becerisini ortaya koyması gerekiyor. Bunun için Türkiye olarak kendimize gelmemiz, önümüzdeki süreci en iyi şekilde anlamlandırmamız ve yolumuza devam etmemiz lazım. Bakın daha dün burada konuşuyor olsaydık, böyle bir giriş yapmama gerek olmayacaktı. Tam da 2 yıldan sonra Gazze'de barış sağlandığını zannettiğimiz, yeni bir barış ikliminin oluşacağını tahmin ettiğimiz bir dönemde saldırgan İsrail yönetimi dün gece itibarıyla Güney Lübnan'da da yine masum insanların olduğu bölgeleri acımasızca bombalayarak bu bölgede barış istemediğini bir kez daha ortaya koydu. Esasında bu saldırının daha evvel yapılan saldırılardan farkı yoktur. Lübnan'a defalarca saldırılmış, Suriye'ye, İran'a, Tunus'a saldırılmış, hatta Katar'a bile saldırmış olan siyonist rejimin artık dur durak bilmeyecek bir noktaya geldiği, aldığı desteklerden şımararak Orta Doğu'yu daha da büyük bir kan gölüne çevirmek istediği aşikardır. Buradan açıkça bütün milletimiz adına ifade etmek istiyorum, İsrail'in bu saldırganlığı özellikle dün akşam saldırganlığı asla kabul edilemez, asla tasvip edilemez, asla hiçbir kimse tarafından onaylanamaz. Bu saldırı vesilesiyle Lübnan halkının yanında olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum. İsrail'i bir kere daha en şiddetli şekilde kınadığımızı ve artık İsrail'in bu saldırgan yönetiminin Orta Doğu halkları için bir sorun haline geldiğinin de görülmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ümit ederim ki bütün bölge halkları olarak uyanır ve ortak kimliğimize, ortak geleceğimize sahip çıkabiliriz."
"Türkiye terörü geride bırakacak inisiyatifleri kullanarak yoluna devam edecek"Bu coğrafyanın, bir taraftan dünya genelinde devam eden gelişmelerle, ticaret savaşlarından uzay savaşlarına kadar süren büyük gerilimlerin yaşandığı bir dönemde, tarihte olduğu gibi şimdi de sıkıntısız olmasının düşünülemeyeceğine işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Onun için Türkiye'yi, önümüzdeki dönemi 'Türkiye'nin Yüzyılı' haline getirmek, sözü güçlü, gücü tesirli bir Türkiye haline getirmek mecburiyetindeyiz. Esasında 86 milyon olarak hepimizin üzerine düşen, Türkiye'yi yönetenler olarak Türkiye'deki bütün siyasi gruplara düşen ödev görev Türkiye'yi iki alanda daha ileriye taşımaktır. Bunlardan birisi kendi içimizde tam manasıyla adaleti, barışı, birliği, beraberliği, dirliği sağlayarak silahların değil, sözlerin ve gönüllerin konuşulduğu tam manasıyla özgür, adaletli bir Türkiye'yi inşa etmektir. İkinci büyük sorumluluğumuz ise dünyada yeni ve adil bir küresel düzenin inşa edilmesi için öncü ve sözcü olmak, tekliflerimizi hazırlamaktır. Bu çerçevede dün olduğundan daha fazla üzerimizde büyük sorumluluklar olduğunun altını çizmek isterim. Türkiye artık terörü geride bırakacak inisiyatifleri kullanarak adaleti, demokrasiyi ve kardeşliği güçlendirerek yoluna devam edecek. Böylece iç cephesini tahkim eden bir anlayışla dosta düşmana karşı samimi bir birlik ve beraberliği ortaya koyacak ve bölgesinin istikrar üreten bir ülkesi olmaya devam edecektir."
"Küresel ölçekte de adil bir küresel sistemin kurulması için mücadele edeceğiz"Kurtulmuş, Türkiye'nin sadece kendisinden sorumlu olmadığına dikkati çekerek, "Başta kendi coğrafyamız olmak üzere yeryüzündeki bütün mazlum milletlerden ve dünyanın her köşesindeki biçare insanlardan da sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir." dedi.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son 2 yıldır Gazze'de yaşadıklarımız bize bir kere daha öğretmiştir ki şu günlerde artarak beklenti haline getirilen barış çabalarına rağmen 3 yıldır Ukrayna-Rusya arasında çatışma devam etmektedir Artık dünyada barışı sağlayabilen küresel bir sistem mevcut değildir. Artık dünyada herhangi bir şekilde insanlığın hayrına çalışan bir sistem mevcut değildir. Sadece güçlünün gücünün hakim olduğu, güçsüz olanın ise ezildiği bir dünya sisteminden bahsediyoruz. Bunu değiştirmek için gayret sarf etmek de Türkiye'nin insanlarının vazifesidir. Hepimizin temel ödevlerinden birisidir. Üniversitemizin sorumluluğu budur, siyasetin sorumluluğu budur, sivil toplumun sorumluluklarından birisi budur. Hep beraber hem içeride kendi birliğimizi, dirliğimizi tahkim edecek ve böylece küresel ölçekte de adil bir küresel sistemin kurulması için mücadele edeceğiz."
Son zamanlardaki gelişmelerin önemli bir umut kapısı açtığını, önemli bir fırsatı karşılarına çıkardığını ifade eder Kurtulmuş, Türkiye'nin, tarihinin yaklaşık 50 yılını terörle mücadele ile geçirdiğini, on binlerce insanın öldüğünü, bu insanların gencecik yaşta toprağa girdiğini kaydetti.
"Türkiye alternatif maliyetleriyle birlikte en az 2 trilyon dolarını bu mücadelede harcamıştır." diyen Kurtulmuş, artık bunların geride kalması gerektiğine inandıklarını belirtti.
Kurtulmuş, "Terörsüz Türkiye" sürecine değinerek, "Türkiye'de bir daha kan dökülmemesini, bir daha insanların huzursuz olmamasını ve barış içinde yaşamasını sağlayacak bir sürecin kapılarının sonuna kadar açıldığını biliyoruz ve bu yolda mücadele etmeye devam edeceğiz. En başından en sonra söyleyeceğimi söyleyeyim. Bu sefer başaracağız, bu sefer barış hakim olacak, bu sefer esenlik hakim olacak, bu sefer kardeşlik hakim olacak." diye konuştu.
"Tarihte sahip olduğumuz kardeşlik kültürünü yeniden inşa etmek, çoğaltmak durumundayız"Kurtulmuş, Türkiye'nin esenlik, barış ve kardeşlik istediğini, 5 Ağustos'tan bu yana TBMM bünyesinde kurulan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun bunu ortaya koyduğunu söyledi.
"Aranızda Diyarbakırlı dostlarımızın da olduğu yaklaşık 130 küsur sivil toplum kuruluşu komisyonda dinlenmiş. Herkes fikirlerini ortaya koymuş. Farklı fikirler ve kanaatlere sahip olsalar da hepsi ortak bir cümleyi söylemiştir: 'Artık bu memlekette çocuklarımızı değil, silahları gömmek, ortadan kaldırmak istiyoruz.'" ifadelerini kullanan Kurtulmuş, yüksek bir demokratik olgunlukla ortaya konulan bu çalışmanın yavaş yavaş nihayete erdiğini belirtti.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnşallah Türkiye'de sonuç alacağız; bu topraklarda, ülkenin şehirlerinde, dağlarında, mezralarında korkunun, silahın, bombanın gürültüsünün değil, dostluğun, şarkıların, türkülerin, kardeşliğin eserlerinin ortaya konulduğuna hep beraber şahit olacağız. Çünkü bu toprakların mayası birliktir, beraberliktir, kardeşliktir. Bu memlekette Kürtlere söz söyleyenlerle, Türklere söz söyleyenler aslında farklı dilleri kullansalar da aynı gönül dillerini kullanmış insanlardır. Ahmed-i Hani'nin, Melaye Cezeri'nin, Fekiya Teyran'ın, Yunus Emre'nin, Mevlana Celaleddin'in ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin söyledikleri aslında aynı pınardan akan hakikatin, irfanın, hikmetin terennüm etmiş sözleridir. Aynı gönülden çıkan ve benzer gönüllere hitap eden anlayışın sonuçlarıdır. Dolayısıyla tarihte sahip olduğumuz bu kardeşlik kültürünü yeniden inşa etmek, çoğaltmak durumundayız.
Ayrıca, bu topraklarda yönetim anlamında da fevkalade önemli iki büyük insanın yaptığı işler de aslında birbirine benzer aynı gönül coğrafyasının eseri olan uygulamalardır. Sultan Alparslan'ın uygulamalarıyla Selahaddin-i Kürdi'nin yönetiminin uygulamaları neredeyse birbirine birebir benzeyen uygulamalardır. Selahaddin-i Kürdi'nin barış, kardeşlik ve insaf üzerine kurduğu, adalet üzerinde taçlandırdığı yönetim anlayışı Orta Doğu halklarının hala hafızalarındadır. Şunu söyleyebiliriz ki Selahattin Eyyubi'nin kılıcının şakırtılarından önce adalete dair sözü, emana dair garantisi yayılmıştır. Selahaddin Eyyubi, fethettiği yerlerde çoğu zaman kılıç şakırtısından daha çok adil olduğuna inanıldığı için verdiği emanın kalıcı ve hakiki olduğuna inanıldığı için başarılı olmuştur. Gönül dünyamızdaki bu büyük zenginliğin ve yönetim alanındaki bu engin tecrübenin hiç şüphesiz bugüne dair de söyleyecek şeyleri vardır."
Bu tecrübelerden anlaşılan şeyin kardeşlik olduğunu ancak bunun tek başına sorunları çözmeye yeterli olmadığını bildiklerini dile getiren Kurtulmuş, kardeşliğin adalet ve demokrasiyle taçlandırılması gerektiği bir dönemde olunduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, Türkiye'nin bu kadar büyük tarihsel ve demokrasi tecrübesiyle bunu başarabilecek güce, müktesebata sahip olduğunu belirterek, "Kardeşlik, adalet ve demokrasi, kuracağımız geleceğimizin mimarisinin üç temel ana sütunudur. Bunların üzerinde inşallah hep birlikte daha güçlü Türkiye'yi kuracak ve dünya milletlerine örnek olacak bir gelişmeyi sağlayacağız." şeklinde konuştu.
"Terörsüz Türkiye, dünyaya örnek gösterilecek bir model olacaktır""Terörsüz Türkiye" sürecine de değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin bu tecrübesi başarıyla tamamlandığında dünyanın birçok üniversitesinde, birçok siyasal bilgiler fakültesinde, sosyoloji bölümlerinde, araştırma merkezlerinde 'Türkiye'nin barış tecrübesi' diye okutulacak ve dünyaya örnek olarak gösterilecek bir model olacaktır. Bunun için herkesin yankı odalarından çıkarak bu ülkenin ortak menfaati nedir, bunun üzerine yoğunlaşması lazım. Herkesin kendi dar siyasi gündemlerini bir tarafa bırakarak 86 milyonun, hatta dahasını söyleyeyim, bölgenin Türklerinin, Kürtlerinin, Araplarının, Acemlerinin, bölge halkının yararına olan nedir diye düşünmesi lazım. Herkesin acıların üzerinden yeni hesap sormaların peşine koşmak yerine acılarımızı, karşımızdakinin acısını anlayarak, kendi acımız olarak hissederek yolumuza devam etmemiz lazım."
"Kardeşliğin teminatı hukuk, adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır""Kardeşliğin teminatı hukuk, adaletin teminatı kalıcı bir demokratik yapıdır." diyen Kurtulmuş, demokrasinin sürdürülebilir olmasının teminatının ise toplumsal mutabakat olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, bunların hepsini hep beraber sağlayacaklarını ifade ederek, bunun için de farklılıkların zenginlik vesilesi olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Kültürel farklılıkların ayrıştırma değil, birleştirme, bütünleştirme aracı olarak görülmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Örnek olarak söylüyorum. Dil, insanların kendisini en iyi ifade ettiği alanlardan birisidir. Ayrışmanın değil, çok çeşitliliğin ve çok kültürlülüğün yansımasıdır. Ana dil, ana sütü kadar helaldir. Bu ülkede hiç kimse dilini istediği gibi kullanmak istediği için sorgulanamaz. Bir şekilde dil üzerinden memlekette ayrıştırma ya da ayrımcılık yapmanın hesapları yapılamaz çünkü biliyoruz ki dil insanın kalbe en yakın yeridir, çünkü biliyoruz ki Türkçedeki dil kelimesi de bildiğiniz gibi gönül manasında kullanılır. Sadece lisandan, yani dilimizle konuştuğumuz lisandan ibaret değildir. Onun için diyoruz ki dillerin üzerinden bir ayrımcılık yapmak asla bizim lügatımızda yazmaz.
Yani yerlerin ve göklerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olmasında Allah'ın varlığının, birliğinin işaretleri vardır. Ayrıca Alparslan'ın ve Selahaddin'in çocuklarının, torunlarının lügatında ırkçılık da faşizm de yoktur. Kendi kavmiyetini övmek, başka bir kavmiyeti yermek de yoktur. O da bize çok açık ve net şekilde bildirilen Hucurat Suresi'nin 13. ayetinde ifade ediliyor. Yani 'Ey insanlar, biliniz ki hepiniz bir anadan bir babadan doğdunuz, sonra birleşip tanışasınız diye kabilelere, kavimlere ayrıldınız. Hiçbirinizin bir diğerine üstünlüğü yoktur. Ancak Allah'a en yakın olanlarınız Allah'ın katında üstündür.' Dolayısıyla bunu bilmiş, bunu asırlar içerisinde özümsemiş, bunu Diyarbakır'ın her taşına, her karışına nakşetmiş bir milletin çocukları arasında ırkçılık, kavmiyetçilik üzerinden bir üstünlüğün dile getirilmesi asla düşünülemez."
Kurtulmuş, Selahaddin Eyyubi'nin mirasını yeniden benimseme zamanı olduğunu dile getirerek, "Türkiye'nin tarihi, Türklerin tarihi olduğu kadar Kürtlerin de tarihidir. Hep beraber tarihimize sahip çıkmak, tarihimizi gelecek nesillere aktarmak mecburiyetindeyiz." ifadelerini kullandı.
"Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler başaracak"İsrail'in gerçekleştirdiği saldırılara da değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Siyonist rejimin bu yayılmacı, faşist, ırkçı, kendini üstün gören rejimin, bu öğretinin gözünde Orta Doğu halklarının hiçbirisinin vallahi de billahi de mikrop kadar değeri yoktur. 'Bunlar Türkü çok severler de Kürtü sevmez' değillerdir. 'Kürtü severler de Araptan nefret ediyor' değillerdir. 'Bunlar Acemi severler de bölgedeki başka halkı sevmez' değillerdir. 'Bunlar Sünniyi severler, Aleviyi sevmez' değillerdir. 'Bunlar Müslümanı sever, Süryanileri sevmez' değillerdir. Yemin ederek söylüyorum ki Orta Doğu halklarının tamamını köle, insan dışı varlık olarak görürler. Bugünün emperyalizminin görünen yüzü siyonizmdir. Dünkü emperyalizmin görünen yüzü Akif'in 'kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela' dediği dönemin emperyalistleridir.
Bir asrı aşkın süredir Orta Doğu coğrafyasını birinci Sykes-Picot'un 'böl yönet parçala' tezleriyle bu noktaya getirdiler. Hedefleri daha fazla bölmek, daha fazla ufalamak, daha fazla küçültmektir. Bizim hedefimiz ise daha fazla bütünleştirmek, daha fazla birleştirmek, daha fazla büyütmektir. Çünkü biliyoruz ki 1. Sykes-Picot'ta sınırlarla böldükleri bölge halklarının aralarına sınırları koydular ama gönüllerini bölmeyi başaramadılar. Söyler misiniz, 'Nusaybin halkını Kamışlı halkından ayıran nedir? Suruç halkını Kobani halkından ayıran nedir? Bu coğrafyada yaşayan Kürtler de Türkmenler de Araplar da ve diğer bütün unsurlarıyla kardeşlerimiz de hepimiz kardeşiz. Hepimiz aynı ailenin, aynı coğrafyanın insanlarıyız. Demin, 'Bu sefer mutlaka başaracağız.' dedim. Şimdi bir adım daha ileriye gidiyorum. Bu sefer ya biz başaracağız ya emperyalistler başaracak. Biz mutlaka başaracağız. Bunun için hiç tereddüt etmeden Türkiye olarak hep beraber birlik ve beraberlik içerisinde yolumuza devam edeceğiz."
Kurtulmuş, 2025-2026 akademik yılının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederek, sözlerini Kürtçe, "Birlik olalım, gönül gönüle, el ele olalım, aramızda barış esas olsun." sözleriyle bitirdi.
Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu ise Dicle Üniversitesi'nde 2025-2026 akademik yılının öğrencilere, akademisyenlere hayırlı olmasını diledi.
Rektör Prof. Dr. Kamuran Eronat da yeni akademik yılın başlangıcında bilgiye, bilime ve insanlığa hizmet yolculuğuna bir kez daha çıkmanın gururunu ve heyecanını yaşadıklarını söyledi.
Dicle Üniversitesinin 18 fakülte, 4 enstitü, 11 meslek yüksekokulu, 2 yüksekokul, konservatuvar ve 38 uygulama araştırma merkeziyle geniş akademik yapıya sahip olduğunu anlatan Eronat, yaklaşık 44 bin 700 öğrencisi bulunan üniversitede 2 bin 100 akademik personel olmak üzere toplam 6 bin 600 personelin görev yaptığını belirtti.
Eronat, 20 bin dönüm alana kurulu kampüsün modern altyapısı, geniş yeşil alanları ve sosyal imkanlarıyla bölgenin en önemli eğitim merkezlerinden biri olduğuna işaret ederek, "Bugün burada sadece yeni bir yılı karşılamıyoruz, aynı zamanda bilimin ışığını daha da yükseğe taşıma kararlılığımızı da tazeliyoruz. Dicle'nin bereketli topraklarından, Mezopotamya'nın kadim medeniyetlerinden süzülüp gelen bu ilim ocağı sadece bir üniversite değil, aynı zamanda geçmişle geleceği buluşturan bir medeniyet köprüsüdür." dedi.
"Üniversiteler bir ülkenin vicdanıdır." diyen Eronat, Dicle Üniversitesi olarak bilimi insan için insanı da barış, adalet ve refah için merkeze alan bir anlayışla yola devam ettiklerini vurguladı.
Eronat, öğrencilere sadece bilgi değil, değer, sorumluluk ve umut da aşılamak istediklerine işaret ederek, "Bir üniversiteyi büyük yapan binaları değil, fikirleri, idealleri ve vizyonudur. Bu vizyonu hep birlikte büyütmek, üniversiteyi sadece bölgenin değil, ülkenin ve dünyanın da saygın bilim merkezi haline getirmek en büyük hedefimizdir." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde Diyarbakır'ı ziyaretinde Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Memleket İsterim" şiirini okuduğunu anımsatan Eronat, salondakilere bu şiiri seslendirdi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, tören sonunda katılımcılar, akademisyenler ve öğrencilerle fotoğraf çektirdi.
Törene, "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda TBMM'de kurulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"nda yer alan AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, AK Parti'den İstanbul Milletvekilleri Cüneyt Yüksel ve Şengül Karslı, Erzurum Milletvekili Selami Altınok, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz, Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler, Şanlıurfa Milletvekili Cevahir Asuman Yazmacı, Tekirdağ Milletvekili Gökhan Diktaş, Van Milletvekili Burhan Kayatürk, Malatya Milletvekili Abdurrahman Babacan, Samsun Milletvekili Ersan Aksu, Denizli Milletvekili Cahit Özkan, CHP Diyarbakır Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat, Yeni Yol Partisi'nden Grup Başkanı ve İstanbul Milletvekili Bülent Kaya, Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile İzmir Milletvekili Mustafa Bilici, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da katıldı.
Programda ayrıca, AK Parti'den Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Eyyüpoğlu, Adıyaman Milletvekili İshak Şan, Diyarbakır Milletvekilleri Mehmet Galip Ensarioğlu ve Suna Kepolu Ataman, DEM Parti'den Mardin Milletvekili Salihe Aydeniz, Diyarbakır Milletvekili Osman Cengiz Çandar, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak Küçük, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Tarık Hekimoğlu, İl Emniyet Müdürü Nurettin Gökduman, AK Parti Diyarbakır İl Başkanı Ömer İler ile akademisyenler ve öğrenciler yer aldı.