"Şeyh Uçmaz Müridi Uçurur" Akademisyen - Yazar Beril Koç Yazdı...

Twitter'da aşağıda gördüğünüz bu görsel karşıma geldiği an zihnimde yankılanan söz tam olarak bu oldu; şeyh uçmaz müridi uçurur!


Duygusal bir toplumuz; orası kesin. Duygularımızın farkında olarak yaşasak, aslında şahane bir veri bence. Ancak duygusal idrak düzeyimiz 3-5 yaş arası bir çocuktan hallice olduğu için Yetişkin'e geçiş yapamıyoruz ve haliyle Uygulu Çocuğun (adapted child) olumlu yada olumsuz muhtelif şekilleri arasında savrulup duruyoruz. Eee bunu çok iyi bilen Ebeveynvari yöneticilere de denk geldiğimiz (!) için olsa gerek duyguları sömürülerek siyasete araç haline getirilen kitlelere dönüşüyoruz, dönüştürülüyoruz.

Konu Ekrem İmamoğlu Mustafa Kemal Atatürk'e benzemez, benzetilemez konusu değil. Her liderin öykündüğü, kendinden önce gelen örnekler olması normaldir. Hele ki geldiği çizgi itibariyle İmamoğlu'nun Atatürk'ü pusula kabul etmesi kaçınılmaz ve bir o kadar da beklenen bir durumdur. Ancak tapınırcasına bir çizgiye taşımak İmamoğlu'nu en başta tesis etmeye çalıştığı karizmatik otoritesine zarar verir. Takipçileri işte bunu atlıyor yüksek ihtimalle.

Liderin, özellikle siyasi bir liderin, karizması siyasete giriş aşamasında iyi bir avantaj olabilir. Bunun yüzlerce örneği mevcut siyasi tarihimizde; İmamoğlu'da bu avantajdan faydalanıyor. Ancak İmamoğlu henüz rüştünü ispat etmedi. Daha belediye başkanlığı bile yapmaya başlayamadı doğru düzgün. Bu aşamada karizmatik otoritesinin rasyonel bir güce mi yoksa benzerleri gibi geleneksel bir renge mi dönüşeceğini görebilmek için hem İstanbulluların hem de Türkiye'nin zamana ihtiyacı var.

Hal böyle iken, Atatürkleştirilmiş bir İmamoğlu portresi önce İmamoğlu'na zarar verir sonra da yapacağı icraatleri gölgeler.

Ve hepsinden önemlisi, Kurtarıcısını bekleyen Mağdur söyleminden çıkamayan bu toplum dramalardan dramalara koşarak daha çok psikolojik oyun yazar siyasette. Çünkü kesin olan şu ki "kurtulmak için bir başkasına bel bağlamak yıkılmanın en güvenli yoludur" (Simone De Beauvoir).

Kitlelerin siyasi liderlere sunacağı en güçlü katkı, liderin pergelinin sabit ucunu teşkil etmektir. Lider, karizmasıyla kitleleri peşine taktığı gün, pergelin dönen ucu olması vasfıyla sıklıkla çıkış ülküsünü, gerçekliğini ve vizyonunu hatırlamalıdır. Kitlenin yegane görevi o vizyonu hatırlatmak olabilir; diğer türlü o lider uçar, müritleri de uçurmaya zaten hazırdır.