KEMAL KILIÇDAROĞLU: KHK İLE GÖREVDEN ALINAN HERKESİ GÖREVİNE İADE EDECEĞİM

CHP lideri Kılıçdaroğlu, "O kanun hükmünde kararnamelerle görevden alınan, işine son verilen, ekmeği elinden alınan herkesi görevine iade edeceğim. Yeter ki teröre bulaşmasın" diye konuştu.

Çorum’a gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Organize Sanayi Bölgesi’nde bir fabrikayı gezerek incelemelerde bulundu.

Sanayici iş insanları ile bir araya gelen Kılıçdaroğlu, daha sonra muhtarlar, kanaat önderleri ve STK temsilcileri buluştu.

Kılıçdaroğlu burada yaptığı konuşmada gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Kılıçdaroğlu, “İstanbul’a kanal mı yapalım; Çorum, Samsun, Mersin” demiryolunu mu yapalım?” diye sordu.

Kılıçdaroğlu’nun bu sorusuna muhtarlar alkışla karşılık verdi. Kılıçdaroğlu, bu demiryolunun ekonomiye büyük katkı sağlayacağını söyledi.

Elindeki Anayasa kitapçığından maddeler okuyarak iktidarın yapmış olduğu politikaları eleştiren Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

“TÜRKİYE’Yİ BİR AVUÇ TEFECİYE MAHKUM ETTİLER”

* Eğer biz 83 milyon olarak Londra’daki bir avuç tefeciye mahkum edilmişsek ve onlardan para gelmezse  Türkiye’yi yönetemiyorsak ve biz dünyanın faizini onlara ödüyorsak ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir.

* Siyasi bağımsızlıkla ilgili bir sorunumuz yok. Ama ekonomik bağımsızlığımız tehlikededir.

* O nedenle ekonomisi güçlü olan devletler dünyada her zaman söz sahibi olurlar. Görevimiz ekonomiyi daha güçlü hale getirmektir.

“DEMOKRASİ DEDİĞİMİZ KAVRAMI BÜYÜTMEMİZ LAZIM”

* Anayasa diyor ki ‘Devleti yönetmek üzere halk tarafından görevlendirilen siyasi parti cumhuriyet ve demokrasiyi koruyacaktır’ diyor.

* Peki demokrasiyi koruyor muyuz? Eğer bu ülkenin gençleri tweet attığı zaman başıma bir bela gelir diye korkuyorsa orada bir sorunumuz var demektir.

* Bunu beraber düşünmek zorundayız bu işin partisi yoktur. Demokrasiyi ben de savunacağım, benim gibi düşünmeyen de demokrasiyi savunacak. Demokrasi dediğimiz kavramı büyütmemiz lazım.

“İKTİDAR BU TOPLUMU MUTLU KILDI MI? REFAH DÜZEYİNİ YÜKSELTTİ Mİ?”

* Yine Anayasa’da diyor ki, ‘Devleti yönetecek siyasi parti kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak zorundadır’  Milletin yüzü gülmüyor neden?

* Sanayici önünü göremiyor neden? Çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamıyor neden?

* İşsiz var neden? Bütün bunları düşündüğümüz zaman devleti anayasal kurallara göre yönetmesi gereken bir siyasi iktidar bu toplumu mutlu kıldı mı? Refah düzeyini yükseltti mi?

* Huzurlu bir toplum yaptı mı? Allah aşkın şunu bir düşünün; bundan 20-30 yıl önce kimse kimsenin kimliğini sormazdı yahu.

* Şimdi komşumuzun kimliğini soruyoruz. Komşumuzun inancını soruyoruz hangi inançtan diye. Yahu Türkiye hangi hale geldi. Bunları aşmak zorundayız.

* Uluslararası mutluluk endeksi yayınlanmış, 150 ülke arasında, 104’üncü sıradayız. Kimsenin yüzü gülmüyor.

“EĞER BİR ÜLKEYİ ADALETLE, AHLAKLA, LİYAKATLE, YÖNETEMEZSENİZ ÜLKENİN FELAKETİNE YOL AÇARSINIZ”

* Yine Anayasa’da ‘Gelecek siyasi iktidar, kişilerin temel hak ve hürriyetlerini koruyacak’ diyor. Bu da yok.

* Bir işveren kazayla kalkıp da hükümeti eleştirince derhal vergi müfettişlerini gönderiyorlar, ‘vay sen beni nasıl eleştirirsin…’ Olmaz, eleştirecek. Bir siyasetçi için en değerli şey akla, mantığa uygun eleştiridir, hatasını göstermektir.

* Ama bir siyasetçi eleştiriye tahammül edemiyorsa orada her şey bitmiştir, orada demokrasi yoktur.

* Eğer bir ülkeyi adaletle, ahlakla, liyakatle, erdemle, bilgiyle yönetemezseniz ülkenin felaketine yol açarsınız.

“KHK İLE GÖREVDEN ALINAN HERKESİ GÖREVİNE İADE EDECEĞİM”

* Geçen özel harekatta çalışan bir polis, Ankara Mamak’ta karşılaştık. ‘Beni kanun hükmünde kararnameyle attılar… Gittim savcılığa, savcı takipsizlik verdi.

* Mahkemede  hiç bir zaman yargılanmadım ve mahkum edilmedim. Beni görevime vermeleri lazım… ‘Hayır efendim seni göreve geri veremeyiz…’ Niye veremiyorsun?

* Sözüm söz, bütün bu adaletsizlikleri düzelteceğim. O kanun hükmünde kararnamelerle görevden alınan, işine son verilen, ekmeği elinden alınan herkesi görevine iade edeceğim. Yeter ki teröre bulaşmasın.

“İKTİDAR OLURSAM SURİYELİLERİ DAVULLA ZURNAYLA KENDİ ÜLKELERİNE GÖNDERECEĞİM”

* Kavganın kime ne faydası oldu. Biz kaybettik. 24 saatte Emevi Camii’nde namaz kılacaktık 3 milyon 600 bin Suriyeli geldi. Şimdi Afganlar geliyor.

* Ben ırkçılık yapmam ve ırkçılığa karşıyım. Allah’ın yarattığı insana her zaman saygı duyarım.

* Suriyelilere ve Afganlara kızmıyorum onların bir günahı yok ki onları Türkiye’ye getirene kızıyorum. Asıl sorunlu olan sensin.

* Sen kapılara açarsan Suriyeliler de gelir, Afganlılar da gelir. Benim bu millete sözüm var.

* Allah nasip ederse sizlerin oylarıyla iktidar olursam ben o Suriyelileri, davulla zurnayla kendi ülkelerine göndereceğim.

“OTURUP ESAD’LA ANLAŞMAMIZ LAZIM”

* Önce karşılıklı olarak büyükelçilikleri açacağız. Oturup anlaşacağız. Suriyelilerin yolunu, okulunu, köprüsünü, kreşini, evini yapacağız Avrupa Birliği Fonlarıyla.

* Bizim iş insanlarına diyeceğiz ki ‘ gidin orada fabrikalar kurun, size her türlü teşviki veriyoruz’ Fabrikalar kurulacak. Evin var mı? Var, fabrikan var, okulun var, kreşin var, yolun var, iş yerin de var.

* Davulla zurnayla giderler. Ama bu da yetmez, oturup Esad’la anlaşmamız lazım. Türkiye’den Suriye’ye gelen birisinin dahi burnu kanamayacak.

* Onun güvencesi de biz olacağız. Böylece Ortadoğu’da huzuru sağlayacağız. Bunu biz yapabiliriz.

“SURİYE’DE KAN AKARKEN SESİNİZ ÇIKIYOR MUYDU?”

* Avrupa Birliği’nde bana sordular, dediler ki, ‘Mülteciler bize geliyor’, ‘evet gelir, niye gelmesin’ dedim.

* Suriye’de kan akarken sesiniz çıkıyor muydu? Silahları siz veriyordunuz. Adamlar nereye gidecek? Somali’ye mi gidecek? Yok. Size geliyorlar… ‘Gelmesinler…’ O zaman savaşı durduracaksınız.

* Yatırım yapacaksınız, evlerini barklarını yapacaksınız. O zaman mülteci olarak değil, turist olarak gelirler.

“SEN Mİ DOĞRU SÖYLÜYORSUN, CUMHURBAŞKANI MI DOĞRU SÖYLÜYOR?”

* Türkiye mülteci ambarı değil. Biz hepsine nasıl bakacağı bunların. Erdoğan açıklama yapıyor, ‘finansmanı iyi yönettiğimiz için, mültecileri Türkiye’ye alıyoruz daha da almaya devam edeceğiz’ kıyameti kopardık, parti sözcüsü diyor ki ‘bir tek mülteci bile almayacağız’ Sen mi doğru söylüyorsun, Cumhurbaşkanı mı doğru söylüyor?

* Kim doğruyu söylüyor. En son Taliban dedi ki, ‘Biz burada Türk askeri de istemiyoruz, çıkın bizim topraklarımızdan…’ Türkiye niye bu hale düşsün. Bu devletin bir onuru bir şerefi yok mu ya. Dış politika bu kadar ucuz mu ya.”

“DIŞ POLİTİKANIN İKTİDARI, MUHALEFETİ OLMAZ”

* Dış politika milli olmak zorundadır. Dış politikanın iktidarı, muhalefeti olmaz. Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda iktidarı, muhalefeti hep beraber olur.

* Ama alınan dış politikayla ilgili kararlar bir kişi tarafından alınıyor, olmaz… Koskoca Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakıldı. Bunların olmaması lazım.

4 AYAKLI STRATEJİSİNİ AÇIKLADI

* Bu süreci kazasız belasız nasıl atlatırız. Eğer biz dört ayaklı bir stratejiyi uygulamazsak Türkiye daha kötüye gider.

* Birinci ayağı can ve mal güvenliği, yani demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı. İkincisi üreten Türkiye. Türkiye’nin her alanda üretmesi lazım.

* Şunu düşünebiliyor musunuz? Yozgat’ın yeşil mercimeği dünyada bir numaradır.

* Mercimeği yok ettik yahu. Fasulye, mercimek, buğday, ayçiçeği, arpa, susam, nohut, et, canlı hayvan dışarıdan yahu ne oluyor bize.

* 83 milyon insan yabancı çiftçileri mi besleyecek yoksa bizim çiftçilerimiz üretip, kazanıp bizi mi besleyecekler. Çiftçiyi aç bıraktık. Her alanda Türkiye üretmek zorunda.

“AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI 50 YILDIR NEDEN ÇIKMIYOR?”

* Üçüncüsü hakça bölüşeceksiniz, yani güçlü bir sosyal devlet olacak. Biri çok zengin, biri açsa o memlekette huzuru yakalayamazsın.

* Hiçbir çocuğun yatağa aç gir bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Onun için güçlü bir sosyal devletimizin olması lazım.

* Ne yapmak lazım aile destekleri sigortasını çıkarmak lazım. Bir ailenin geliri belli bir rakamın altındaysa devlet o ailenin banka hesabına her ay belli bir parayı gönderir. Bu sözleşme,  Uluslararası çalışma örgütünün kabul ettiği 102 sayılı sözleşme.

* Türkiye bu 102 sayılı sözleşmeyi 1971 yılında Meclis’ten geçirmiş, 2021 yılındayız, niye çıkmıyor aile destekleri sigortası? 50 yıldır çıkarmıyorlar çünkü oy için…

* ‘Ben sana yardım yapacağım, sen bana oy ver…’ Bunun insanlık yönü var mı? Devlet dediğimiz kurum, fakirliğiyle değil, zenginliğiyle  övünür? Bunu sağlamamız lazım.

“DEĞİŞİME AYAK UYDURMANIN YOLU DEVLETTE LİYAKATİ SAĞLAMAKTIR”

* Stratejinin dördüncü ayağı sürdürülebilirliktir. Demokrasi sürekli değişen bir kavramdır. Her gelişmeye ayak uyduracaksınız, durursanız düşersiniz.

* Dünyada her saniyede birden fazla buluş var. Dolayısıyla bu hızlı değişime, dönüşüme üniversitelerin ayak uydurması, sanayicinin ayak uydurması ve hepimizin ayak uydurması lazım.

* Değişime ayak uydurmanın yolu devlette liyakati sağlamaktır. Yani işi ehline teslim etmektir, o sürdürebilirliği sağlar.