Reklam
  • Reklam
ESKİDEN OLSA...

ESKİDEN OLSA...

Aşkın insan algısını nasıl daralttığının farkında olursanız gitmeler gelmeler acı vermez aşkın tadını çıkarırsınız. Ama ben acıdan besleniyorum derseniz o ayrı.

02 Haziran 2018 - 15:48 - Güncelleme: 02 Haziran 2018 - 19:05

“Ben sizi aslında iki günde adam ederim.

Bu yaşa gelmişsiniz hala lak lak konuşuyorsunuz.” Dün sınıfa girdiğinde gözetmen öğrencilere aynen böylebağırıyordu. Değil bağırmak ya da hakaret öğrencilerin gözünün içine bakılarak konuşulmamasına bile tahammül edemeyen ben eskiden olsa derdimki “hocam senin iyi bir cinsel hayatın yok!” Ama şimdi çok iyi biliyorum ki sohbet olmadan, kendini kendin gibi beğenilme kaygısı olmadan kabul edilmediğin yerlerde sevişsen ne olur sevişmesen ne olur. Belki ruhsuz sevişsen şöyle olabilir; ruhun yozlaşır, hislerin kapanır, içgörün azalır, yüzeyselleşirsin gibi gibi.. Sohbet aşktır, aşka dönüşen hiçbir şey ölmez, yok olmaz, sadece şekil değiştirir. O yüzden hocaya diyorum ki “hocam sen hiç duyumsanmamışsın, dinlenilmemişsin, kimsenin yanında kendin olamamışsın, ruhun kanatlanıp uçmamış özgürce koşulsuz kabullenildiğin yerde. Ruhun can çekişiyor, çığlık atıyor farkında değilsin. Allah yardımcın olsun.

-Şu cümleyi 645382946489 kere duydum sanırım; “ben onu seviyorum o sevmiyormuş meğer, ölüyorum, bitiyorum..” Aşk insanın ona yüklediği anlamın kuvvetli olmasından dolayı bu kadar kuvvetli. Onun üstünden çekin bakalım o anlamı geriye ne kalıyor? O yüzden birine vurulmak; onun hayaliyle yaşam motivasyonu bulmak, üreticiliğin, yaratıcılın artması evet (platonik bile olsa), ama o gidince ölmeler, bayılmalar bitmeler hayır. Aşkın insan algısını nasıl daralttığının farkında olursanız gitmeler gelmeler acı vermez aşkın tadını çıkarırsınız. Ama ben acıdan besleniyorum derseniz o ayrı. Dünyada sevilmeye değer bu kadar insan varken gidene takılmak akıllara da ruhlara da zarar.. Her gidiş yeni bir geliş hem de daha iyisinin..Yeter ki demogojiye dönüştürmeyin.   

-Sahne aynen şöyle;

Arkadan sesler “hocam canım hocam” dönüp bakıyorsun bir grup genç,

erkeklerin çoğu benim iki katım hacminde, sakalın uzunluğundan yüz

görünmüyor, kollar dövmeli, kulaklar küpeli. Beş sene önce olsa ve gece

görsem korkudan yolumu değiştirirdim şimdi bir canım hocam seslenişlerine

görür görmez sıkı sıkı sarıldım hepsine. Hoca olmak her öğrenciyi

ideoloji, mezhep, görünüş demeden karşılıksız bolca sevmek demek. Hani

soruyorsunuz ya bana akademisyen olmak için ne yapmalıyız diye önce

seveceksin hem de çok.. İçindeki aşkı büyüteceksin ki sana gelsin..Aşkla

istediğin hiçbir şey seni terk etmez döner dolaşır bulur seni. Biraz

dünyanın akışına güvenmek gerek..

-Bak gönlümün sultanı! İki senede çok yol katettin, yaralarının çoğunu

keşfedip kapattın. Artık benimle konuşmaya bile çekinen o kızdan eser yok.

Şimdi kendinle ilgili meseleleri onardığına göre dışarı taşmanın, kendinden büyük bir amaç uğruna çalışmanın zamanın geldi. Yoksa

ruhun yeniden hata verebilir. Bir de şunu asla unutma ego senin motorun

elbette kendi egon için de bir miktar çalış ama bunu insanlığın iyiliği

için sağlayacağın dışsallığın heyecanı ile birleştirmediğin sürece önce

yeniden çoğu zaman farkında olmadan içgörünü yitireceksin sonra da bu

hayat ne kadar anlamsız deyip duracaksın. Kendinden büyük bir amaca

sarılmak insanı hem diri hem mutlu yapar.

- Kütüphanede sabahlamalar, sınav haftası gelmeden iki hafta önce

bunalımının gelmesi, öğrenme heyecanı alınmış, bol stresli sınav günleri

ama neye neden çalıştığını bir türlü anlamlandıramama.. Bunca emek, çaba,

maliyet bir yanda öteki yanda Ar-ge’si, üretimi bir türlü istenilen

seviyeye gelemeyen, tükettiği ürettiğinden fazla, ekonomisi orta gelir

seviyesine takılmış, yıllardır ha gelişti ha gelişecek ama bir türlü

“gelişmekte olan” sıfatını geride bırakamamış bir ülke. Peki ne yapmak

lazım daha mı çok çalışmak lazım? Çalışmak önemli ama daha çok çalışmak

değil. Anlamlandırarak çalışmak! Bunca emeğe rağmen nükleer santralimizi

Rusya yapacaksa, ekonomi hala sıkı sıkıya yabancı sermayenin ellerindeyse,

tükettiğin en temel sanayi malını bile üretecek kapasiten yoksa orada

eğitimin öğrencilerimize anlamlandırılmasından bahsetmek abes olmaz mı?

Bir de tüm bunların yani bilinçsel devrimin imam hatip okullarıyla

gerçekleşeceğini düşünenler var.. Bilinçsel devrim öncelikle rasyonel ve

sınırsız yani özgür düşünceyle ve sevgi ile gerçekleşecek bir durumdur.

Aksi herşey uzun vadede her ülkenin hatta her insanın ters köşe olması

kaçınılmaz. Gençler vatanını, insanlığı seven şu dünya için birşeyler

yapsın.

-Güzeller güzeli bir grup öğrencim bir araya gelerek harika bir proje için kollarını sıvadılar. Adı “Sen de Renk Kat” amacı ilkokul öncesi çocuklara farkındalık ve çeşitli bilişsel beceriler kazandırmak. Çok donanımlılar ve sıkı geliyorlar.” Ne mutlu miniklere ne mutlu bize.. İyi ki varsınız gençler..Çok inanıyorum çok güveniyorum daha farkında bir gençlik geliyor hem de gümbür gümbür..İdeolojinin, onun, bunun çok ötesinde insan gibi..

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Altınok: Ankara, sanatın, kültürün de başkenti olacak
Altınok: Ankara, sanatın, kültürün de başkenti olacak
MEB ve ÖSYM, ölçme yerleştirme alanında sempozyum düzenleyecek
MEB ve ÖSYM, ölçme yerleştirme alanında sempozyum düzenleyecek